BAUBELT
Türkiye’de üretici olmanın avantaj ve dezavantajları
MBA Endüstriyel Ürünler Pazarlama firması olarak bizler kauçuk ve türevi ürünler kullanarak nihai, son tüketiciye hitap eden ürünler üretmekteyiz. Bu ürünler, makinelerde ana ve yedek parçaları olarak kullanılmakta. Kendi üretim hattımız ve 900 metrekare kapalı üretim alanımız ile yüzde 100 yerli üretim yapmakta olup ürünlerimizi hem iç hem dış pazarda satmaktayız.
Hepiniz duymuşsunuzdur bir söz dizimi der ki ”Al sat cebin dolsun, al yap namın olsun.” Üretici bu işin ikinci kısmında yer almakta. Ham ürünü alıp işler bir ürün haline getirir ve müşterisine satar. Tüccarlık ise hazır ürünü alır daha iyi fiyata almayı kabul etmiş müşterisine temin eder. Üretim aşamalarına girmez. Tüm organizasyonu evden ya da ofisinden takip edebilir. Tuttuğu bir depoda ürünleri stoklar ve bir nakliyeci vasıtası ile gönderim sağlayabilir. Bu niteliklerinden ötürü Sanayi Bakanlığı ve Çevre Bakanlığına bağlı da kalmaz. Sadece Ticaret Bakanlığı ve oradaki kaydı ile işi sürdürebilir.
Oysa üretici öyle değildir. Üretici eleman çalıştırmakla yükümlüdür. Çalıştırdığı personelin sosyal haklarını temin etmek zorundadır. Zamanında maaşını vermek zorundadır. İyi ve kötü gününde yanında olmak ve ihtiyacı olduğunda maddi manevi desteğini hissettirmek zorundadır. Aslında bunlar bir zorunluluk olmasa bile Türk kültürü ve ananeleri bize bunları uygulamamızı öğütler. Günün sonunda ne olur kadirşinaslık, vefalılık çalışma hayatı boyunca beraber çalıştığı insanların ona gönülden de bağlanmasını zor gününde idare etmesini sağlar. Başka bir neticede bu kadar kişiye dokunmuş olması sebebi ile genelde insan istihdam eden kişilerin cenazeleri de kalabalık olur.
Üretici sadece personel çalıştırması yetmez illa ki bu personelin kullanacağı araç gereç makine vs. gibi gereksinimlerini de finansal olarak karşılamak zorundadır. Kullandığı makinenin gereksinimlerini karşılayacak kadar güncel ve hızlı olması lazımdır. Gerektiği zaman yeni bir makine temin etmek için finansını doğru yönetim kendine kredi üretmek zorundadır.
Sadece makineyi alabilmek de aslında sorun değil makineyi çalıştırabilmek sürekli hammaddesini temin edebilmek, temin edilen hammaddenin kur fiyatını takip etmek müşterisine bu kur farkını yansıtabilmek de ardından gelen işler olarak üreticiyi bekliyor olacaktır. Makineyi almak yeterli olmuyor maalesef Türkiye de. Makina geldikten sonra onu kapasite raporunuza işlemeniz gerekmektedir. Tabi bir kapasite raporunuz var ise... Eğer yok ise durum zaten çok daha fazla karışık. Atık yönetimini belgelemeniz ve Çevre Bakanlığına bildirmeniz gerekiyor. Bunun için bir danışman ile çalışmak zorundasınız. Eleman çalıştırdığınız için iş sağlığı ve güvenliği bakımından da hazır olmak zorundasınız. Herhangi kötü bir durumda olması gereken belgelerinizin hazır bulunması önemlidir.
Bu süreçte itfaiye ile de muhatap olacaksınız, yangın çıkışları, yangın koridorları, yangın tüpleri gibi sadece yangın durumu için hazır olmanız gerekmekte. Bu bahsettiğim acil senaryolarını sadece yangın olarak değil, sel, hortum, iç savaş, asayiş gibi konularda da temin edebiliyor olmalısınız.
Görüldüğü üzere Türkiye’de üretici olmanın birçok dezavantajı bulunuyor. Bunların yanı sıra piyasada ürettiğiniz ürün sadece iç pazar için değil uluslararası pazarda da rekabetçi olmak zorunda. Yani şöyle düşünebiliriz ürettiğimiz ürünün en çok pazar payına sahip ve ana tedarikçi ülkesi diyelim Çin’deki üreticiler olsun. Sizin rakibiniz oradan ithal edilen ürünlerdir artık. Çünkü dünya artık global ve herkes her şeyin fiyatını görüp ticaret yapabiliyor. Bu yüzden yaptığınız ürünün fiyat kalite olarak en iyisi olmadığı durumda o ürünü satacak bir adres bulamazsınız.
Diyeceğimiz şudur ki Türkiye’de üretici olmak bu kadar zor iken hale hazırda üretici olarak çalışan bizim gibi firmaların sayılarının artması ve Türk ekonomisine fayda getirmesini istiyorsak yerli ürün tercih edelim.