14 Ekim 2024 Pazartesi

Nexans

Nexans


Nexans Türkiye Genel Müdürü Atilla Kurtiş:
“Nexans olarak hedefimiz, güvenli, sürdürülebilir, yenilenebilir, karbondan arındırılmış ve
herkes tarafından erişilebilir olan elektrifikasyonun yeni dünyasına öncülük etmek”

Kablo sektörünün lider firmalarından Nexans, ürün kalitesinin yanı sıra çevreye duyarlı üretimi ve gerçekleştirdiği sosyal projeleri ile de dikkat çekiyor ve örnek oluyor. Nexans Türkiye Genel Müdürü Atilla Kurtiş ile firmaları, hedefleri ve kablo sektörü hakkında konuştuk.

Nexans’ın Türkiye yolculuğunu kısaca özetler misiniz? Üretim, istihdam ve satış anlamında değerlendirebilir misiniz?
Nexans Türkiye’nin temelleri, 1968’de Denizli’de kurulan Ergür Kablo ve 1973’de Tuzla’da kurulan İzka Kablo’ya dayanıyor. O zamanki ismiyle Alcatel Kablo, bu yılları takip eden dönemde satın almalar yaparak, bu iki şirketin birleşimine ve arkasından da 2000 yılı itibariyle hem global hem de Türkiye organizasyonunda Nexans markası ile devam eden yolculuğa öncülük ediyor.

Nexans Türkiye, 42 ülkede yaklaşık 25.000 çalışanıyla varlık gösteren Nexans Grubu’nun çok önemli bir parçası, İstanbul Tuzla ve Denizli’de olmak üzere 2 fabrikamız, 2 tane Ar-Ge merkezimiz ve 500’ün üzerinde çalışanımızla, elektriğin dağıtım ve kullanımından mobilite çözümlerine, müşterilerimizin ihtiyaçları için sistematik ve entegre çözümler üretiyoruz.

Nexans Türkiye, iç pazardaki marka gücü ve pazar payı ile birlikte, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere üretiminin %60’lık kısmını ihraç eden, ihracat rakamları bakımından ülke ekonomisine önemli katkıda bulunan ve ayrıca “İhracatın Yıldızları” ödülüne layık görülen bir marka.
Yönetim olarak önümüzdeki döneme yönelik vizyonunuz ve hedefiniz nelerdir?
Nexans Grubu, yüz yıldan daha uzun bir süredir dünyanın elektrifikasyonunda çok önemli bir rol oynadı ve gelecekte de önemli bir oyuncu olarak varlık göstereceği net.

Nexans olarak hedefimiz, güvenli, sürdürülebilir, yenilenebilir, karbondan arındırılmış ve herkes tarafından erişilebilir olan elektrifikasyonun yeni dünyasına öncülük etmek diyoruz.

Nexans, Grup stratejisine de paralel olarak, elektrifikasyon ve yenilenebilir enerji alanlarına odaklanarak, 2030 yılına kadar karbon nötrlüğüne katkı hedefimizi, gezegenimizi ve insan faktörünü ilk sıraya koyarak, geliştirdiğimiz yenilikçi ve akıllı çözümler ile müşteri ve iş ortaklarımıza sürdürülebilir karlılık sağlamaya devam etmek hedefiyle çalışıyoruz.

Son yıllarda AB ülkeleri başta olmak üzere çevreye duyarlı üretim konusunda hassasiyet söz konusu ve bir dizi eylem planları açıklanıyor. Dijital dönüşüm, Endüstri 4.0, Avrupa Yeşil Mutabakatı… Firma olarak bu konulara yaklaşımınız nedir?
Nexans, daha yaşanabilir ve sürdürülebilir bir gezegen hedefine ulaşmada dünya çapında önemli bir rol oynuyor. Grubumuz, sürdürülebilirlik kapsamında 2030 yılında karbon nötr olma  taahhüdü için önemli adımlar attı. Grup ve Nexans Türkiye olarak, her sene karbon emisyonumuzu %4,2 oranında azaltma yönünde kendimize hedef belirledik. Bu hedefe ulaşabilmek için Nexans olarak 2 alana odaklanmış bulunmaktayız: Endüstri 4.0 destekli projelerimizle atık ve enerji gibi sera gazı emisyon kaynaklarımızın  tüketimini azaltarak  karbon nötralitesine katkıda bulunmak ve gezegenimizin sürdürülebilir elektrifikasyonu için lider olmak.

Nexans Grubu olarak, 2008 yılından bu yana UN Global Compact üyesiyiz. Bu kapsamda kurumsal sosyal sorumluluk politikamızda sürdürülebilir gelişim hedeflerine yer vermiş bulunmaktayız. SDG 9 (Endüstri, İnovasyon ve Altyapı) SDG 12 (Sorumlu Üretim ve Tüketim) ve SDG 13 (İklim Eylemi) hedefleri stratejimizin yapı taşlarını oluşturuyor.

Nexans, 2020 yılında CDP (Carbon Disclosure Project) A-List firmaları içerisinde yer almış ve 2030 yılına kadar küresel ısınmayı 1.5C ile sınırlandırma hedefine katkıda bulunmayı taahhüt etmiştir.

2021 yılı sonuçlarımıza baktığımızda, hedefimizle tutarlı olarak sera gazı emisyonumuzu %4,2 oranında azalttığımızı belirtmek isterim. Ayrıca, üretim tesislerimizde geliştirdiğimiz enerji verimliliği projeleri ve yatırımları da bu amaca büyük destek olmakta. Bu hedeflere ulaşmak için aldığımız aksiyonların sonuçlarını görmenin ve gezegenimize sağladığımız katkının öneminin farkındayız. Hepimizin bu ortak hedef doğrultusunda ilerlemesinin gezegenimiz için bir zorunluluk olduğunun bilincindeyiz.

Dijital teknolojilerin kullanımı ve yaygınlaştırılması, bu süreçte en büyük destekçilerimizden biri... Dijital dönüşüm projelerimiz, insanlığın bugünü ve geleceği için  verimliliği artıran, yıkıcı iş modellleri kuran, inovasyonu tetikleyen programlardan oluşmakta. Nexans‘ta gerçekleştirmiş olduğumuz programlar, sürdürülebilir iş modelimizi takip edip ölçümlememize ve geliştirmemize olanak sağlıyor. Bu programlarla amacımız proseslerimizden doğan GHG (Greenhouse Gas) emisyonunu ve kaynak kullanımını optimize ederek döngüsel ekonomiyi desteklemek.
AI, bigdata, IOT, dijital ikiz gibi teknolojilerden faydalandığımız birçok projemiz eş zamanlı olarak fabrikalarımızda devam etmekte.

Türkiye’de üretici olmanın avantaj ve dezavantajları nelerdir? Son yıllarda kronikleşen döviz kuru, enerji maliyetleri ve hammadde en önemli sorun başlıkları olsa gerek…
İşçilik maliyeti açısından Türkiye, ürün katma değeri ile kıyaslandığında büyük bir avantaja sahip. Ayrıca kalifiye işçilik açısından da insan kaynağı büyük avantaj sağlıyor. Özellikle bizim gibi çok uluslu şirketler için bu avantaj önemli bir fark yaratmakta. Tabi ki coğrafi konum ve ekonomik durumun getirdiği zorluklar var. Ana etkenlerden olan enerji bunlardan bir tanesi; gerek maliyet artışı gerek sürdürebilirlik açısından önem taşımakta ama Türkiye bu konuda özellikle yenilenebilir enerji kaynağı oluşturma ve bunu avantaja çevirme konusunda büyük potansiyele sahip. Ülkemizde gelişmiş ve önemli bir konuma sahip olan kablo sektörü de bu potansiyeli avantaja çevirme konusunda en önemli oyunculardan bir tanesi. Bu durum karşılıklı bir kazanım döngüsü doğurmakta.

Hammadde krizi konusunda, bunu ülkeye indirgemek çok doğru olmayacaktır. Mevcut kriz tüm dünya genelinde yaşanmakta ama mevcut Ar-Ge altyapısı ve yerel şirketlerin bu doğrultuda çalışmaları orta vadede çözümler ortaya çıkaracaktır. Ayrıca bizim gibi hem yurtiçinde, hem de yurtdışında iş geliştirme kabiliyeti olan firmalar için tüm bu zorluklar bir fırsata da dönüştürülebilir. İş yapmada esneklik, hızlı adaptasyon ve uygulama becerileri bu dönemde daha da fazla önem arz edecektir. Bir çok şirketin, Ar-Ge merkezleri bünyesinde, mevcut ve potansiyel hammadde krizlerine karşı yerelleştirme çalışmalarına ağırlık vermekte olduğu da aşikar.

Türk kablo sektörünü üretim altyapısı, esnekliği, ürün kalitesi ve satış-pazarlama yetenekleri açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk kablo sektörü, kurulu üretim kapasitesi, jeopolitik konum avantajı, üretici sayısı ve geniş ürün portföyü ile dünyadaki önemli kablo üslerinden birisi. İhracat rakamımız her yıl 2 milyar Amerikan dolarının üstünde seyretmekte, burada ciddi manada yaratılan bir değer ve ülkemize döviz girişi söz konusu, ciddi bir başarıdan söz etmekteyiz. Türkiye, birçok Avrupa ülkesi için en çok kablo ihracatının yapıldığı ilk ya da ilk üç ülke konumunda bulunmakta. Marka ve kalite algısı olarak baktığımızda Türk kablo markaları kabul görmekte, mühendislik altyapısı, bilgi birikimi ve tecrübesiyle kendine önemli bir pozisyon yaratabilmekte.

Tabi her sektörde olduğu gibi müşteri isteği doğrultusunda kaliteli ürünü üretmek kadar pazarlamak da önemli. Rekabetin gün geçtikçe arttığı global bir ortamda sadece maliyet, tecrübe ve kalite ile fark yaratmak her zaman mümkün olamıyor. Bu noktada inovatif çözümler ve pazarlama teknikleri devreye giriyor. Dijitalleşme bu konuda önemli hale gelirken inovatif çözümler kritik önem taşımakta. Burada üniversite-sanayi işbirlikleri, start-up’lar, Ar-Ge merkezleri üzerinde durulması gereken konular olarak karşımıza çıkıyor. 
Firma olarak pek çok sosyal projelere de imza attığınızı biliyoruz. Son olarak kurumsal sosyal sorumluluk yaklaşımınızdan ve Nexans Türkiye olarak hayata geçirdiğiniz projelerden kısaca bahseder misiniz?
Nexans, sektöründe, dünya çapında dezavantajlı toplulukların enerjiye erişimini kolaylaştıracak sürdürülebilir girişimleri destekleyen bir Vakıf kuran ilk şirket. Biz de Nexans Türkiye olarak bu vizyonu paylaşıyoruz. Hem Nexans Vakfı ile birlikte hem de lokal olarak yürüttüğümüz sayısız sosyal sorumluluk projemiz var. Bunların birçoğu çocuklara dokunuyor.

Çeşitlilik ve Kapsayıcılık ilkemiz doğrultusunda, çocukların, özellikle de kız çocuklarının bilime ilgi duyan, yarın sektörümüze katılacak gençler olmasını desteklememiz gerektiğine inanıyorum.

Özellikle son yıllarda Nexans Türkiye ekibi ve Nexans Vakfı işbirliğinde TEGV (Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı) ile beraber hayata geçen projelerimizden bahsedebilirim. Bu kapsamda Denizli’deki TEGV Deliktaş Eğitim Birimi’ni yeni ve modern binasına kavuşturduk ve Nexans desteğiyle, Türkiye genelinde çocuklarımıza ulaşacak enerji ve elektrik temalı eğitim programımızı hazırladık.

Yine pandemiyle birlikte dijital eğitim kanallarının daha da önemli hale gelmesinin ardından TEGV ile birlikte çocuklarımızın elektriği eğlenceli videolar, oyunlar ve deneyler ile öğrenebileceği bir web sitesi oluşturduk.

Çok yeni bir projemiz var, Cafer Sadık Abalıoğlu Vakfı ile Denizli’deki DOÇEM Otizmli Özel Çocuklar Okulu’nu yenilenebilir güneş enerjisi ile buluşturuyoruz. Bu, çevre için olduğu kadar olduğu kadar oradaki özel çocuklarımızın sağlığı için de çok önemli. 

Bunun yanında, genel olarak, yıl boyunca STK’lar ile dirsek dirseğe çalışarak, her fırsatta çalışanlarımızın farkındalığını artıracak çalışmalar ve etkinlikler düzenliyoruz.

Nexans Türkiye olarak, bulunduğumuz ekosisteme ve sosyal hayata katkıda bulunmaya büyük bir istek ve arzu ile devam edeceğiz.